Atatürk kitap okurken...
Cumhuriyet’in kurucu ideolojisinin kitaba nasıl baktığını, memleketin dört bir yanına kütüphaneler kurduğunu sanırım yazmama gerek yok.
Geçen gün evde misafirlerimizle sohbet ederken konu “nasıl kitap okuduğumuza” geldi. Yani; okurken kitapları çizer misiniz; sayfalarına not alır mısınız veya sayfalarının köşelerini büker misiniz?
Atatürk’ten örnek verdim:
Atatürk kitap okurken, yazarın düşüncesine katıldığı cümlelerin, paragrafların altını kırmızı kalemle; katılmadığı bölümleri ise mavi kalemle çizdi.
Önemli bulduğu paragrafın yanına “xx” önemli; “xxx” çok önemli ve “müh” mühim anlamına gelen işaretler koydu.
Okuduğu sayfaların üstüne kurşun kalemle notlar yazdı.
Genellikle kitapları masa başında okudu. Yanında parça parça kestirdiği tülbent bulundurdu; çok okumaktan gözleri yaşardığında bunlarla kuruladı. İki gün aralıksız okuduğu oldu. Beğenmediği kitaplar için, “boşuna zaman tüketmişim” dedi.
Nereye seyahat etse, boş cephane sandıkları içine koyduğu kitaplarıyla gitti. “Savaş bitti şimdi cephane sandıklarındaki kitaplarla mücadele edeceğiz. Bu da kültür-sanat savaşımız” dedi.
Cephede çadırında kitap okuyan birinden bahsediyoruz...
Büyük öğrenme açlığı vardı. Fransızca kitaplara meraklıydı.
En son okuduğu kitaplar Türk tarihi ve Türkçe’ye ait çalışmalardı. 1233 tarih kitabı okudu. Yabancı tarihçilerden İngiliz Sosyalist H.G. Wells’i beğenirdi. Kütüphane görevlisi Nuri Ulusu’ya göre Karl Marks’ı da okudu. Özel Kalemi Zühti Ulay’dan, sosyalist Max Beer’in “Sosyalizm ve Sosyal Mücadelelerin Tarihi” kitabını çevirmesini istedi. Her düşünceye açıktı.
Onlar edebiyat-sanatı seven kuşaktı.
Atatürk, 388 edebiyat ve 212 güzel sanatlar kitabı okudu.
Arapça kökenli kelimelere karşı müthiş alerjisi vardı. Bugün çeşitli spekülasyonlar yapılsa da din konusunda 161 kitap okudu.
Çok zengin bir kütüphane kuran Atatürk, yaşamı boyunca 4 bin 289 kitap okudu.
Kuşkusuz...
Yaşamı boyunca bir elin parmağını bile geçmeyecek kadar kitap okuyanlar Kütüphaneler Haftası’nın anlamını kavrayamazlar...